ANKARA 3. İDARE MAHKEMESİ
E. 2021/1349
ARA KARARI
Davacı vekili tarafından Hacettepe Üniversitesinde Araştırma görevlisi olan davacının kamu görevinden çıkarılmasın ilişkin Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nın 01/03/2021 tarih ve 97354392-645 sayılı işleminin , hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali, açığa alındığı 15/02/2019 tarihinden itibaren yoksun kaldığı mali ve özlük haklarının açığa alındığı tarihten itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesi, ayrıca 10.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesi ve yürütmenin durdurulması istemiyle Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na karşı açılan davada davacı vekilinin 14/09/2021 günü mahkememizde kayda geçen dilekçesiyle davalı Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nın cevap dilekçesinin ekinde gizli ibareyle sunduğu işlem dosyasının taraflarına tebliğ edilmesi ve UYAP’a taranması, bunlara ilişkin ayrıca beyanda bulunması için kendilerine süre verilmesi ve yanıtlarının alınmasından sonra dosyanın incelenmesinin talep edildiği görüldüğünden davacı vekilinin istemi hakkında işin gereği görüşüldü.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Hak arama hürriyeti kenar başlıklı 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmü, 5. maddesinde de, “Devletin temel amaç ve görevleri, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak ,kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmaayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.” hükmü belirtilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir. “Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar… konusunda karar verecek olan… bir mahkeme tarafından… görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20. Maddesinde; Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemeleri bakmakta oldukları davalara ait her türlü incelemeyi kendiliğinden yapar. Mahkemeler belirlenen süreler içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların ilgililerce süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir.
Ancak istenen bilgi ve belgeler Devletin güvenliğine veya yüksek menfaatlerine veya Devletin güvenliği ve yüksek menfaatleriyle birlikte yabancı Devletlere de ilişkin ise, Cumhurbaşkanı ya da ilgili Cumhurbaşkanı Yardımcısı veya Bakan gerekçesini bildirmek suretiyle, söz konusu bilgi ve belgeleri vermeyebilir. ( Ek cümle: 10.06.1994-4001/ 10 md) Verilmeyen bilgi ve belgelere dayanılarak ileri sürülen savunmaya göre karar verilemez” hükmü yer almıştır.
2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 49. maddesinin 2. fıkrasında da; istenen bilgi ve belgeler Devletin güvenliğine ve yüksek menfaatleriyle birlikte yabancı devletlere de ilişkin ise, ilgili makam , gerekçesini bildirmek suretiyle söz konusu bilgi ve belgeleri vermeyebilir hükmü öngörülmüştür.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Devlet sırrı niteliğindeki bilgilerle ilgili tanıklık başlıklı 47. maddesinde; “Bir suç olgusuna ilişkin bilgiler, Devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz. Açıklanması, Devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek; anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek nitelikteki bilgiler, Devlet sırrı sayılır, (2)Tanıklık konusu bilgilerin Devlet sırrı niteliğini taşıması halinde; tanık, sadece mahkeme hakimi veya heyeti tarafından zabıt katibi dahi olmaksızın dinlenir. Hakim veya mahkeme başkanı, daha sonra, bu tanık açıklamalarından sadece yüklenen suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikte olan bilgileri tutanağa kaydettirir. (3) Bu madde hükmü, hapis cezasının alt sınır beş yıl veya daha fazla olan suçlarla ilgili olarak uygulanır. (4) Cumhurbaşkanının tanıklığı söz konusu olduğunda sırrın niteliğini ve mahkemeye bildirilmesi hususunun kendisi takdir eder. hükmü, İçeriği Devlet sırrı niteliğindeki belgelerin mahkemece incelenmesi başlıklı 125. maddesinde (1) Bir suç olgusuna ilişkin bilgeleri içeren belgeler, Devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz. (2) Devlet sırrı niteliğindeki bilgileri içeren belgeler, ancak mahkeme hakimi veya heyeti tarafından incelenebilir. Bu belgelerde yer alan ve sadece yüklenen suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikte olan bilgiler, hakim veya mahkeme başkanıtarafındantutanağakaydettirilir. (3)Bu madde hükmü hapis cezasının alt sınırı beş yıl veya daha fazla olan suçlarla ilgili olarak uygulanır.” hükmü yer almıştır.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 2. Maddesinde; “Avukatlığın amacı hukuki münasebetlerin düzenlenmesine, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesine ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasına her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır. Avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerine adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder. (değişik üçüncü fıkra:2/5/2001-4677/2 md.) yargı organları, emniyet makamları, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüsleri, özel ve kamuya ait bankalar, noterler, sigorta şirketleri ve vakıflar avukatlara görevlerini yerine getirmesinden yardımcı olmak zorundadır. Kanunlarında ki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu kurumlar avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgeleri incelemesine sunmakla yükümlüdür. hükmü, Sır saklama başlıklı 36. maddesi avukatların, kendilerine tebliğ edilen veya gerek avukatlık görevi, gerekse Türkiye Barolar Birliği ve barolar organlarındaki görevleri dolayısıyla öğrendikleri hususları açığa vurmaları yasaktır. İşlerin stajyer veya sekreterle takibi, dava dosyalarının incelenmesi ve dosyadan örnek almak başlıklı 46. maddesinde avukat, işlerini kendi sorumluluğu altındaki stajyere veya yanında çalışan sekteri eliyle de takip ettirebilir, fotokopi veya benzeri yollarla örnek aldırabilir. Avukatın onanmasını istemediği örnekler harca tabi değildir. Avukat veya stajyer vekaletname olmaksızın dava takip dosyalarını inceleyebilir. Bu inceleme isteğinin ilgililerce yerine getirilmesi zorunludur. Vekaletname ibraz etmeyen avukata dosyadaki kağıt ve belgelerin örneği veya fotokopisi verilmez” hükümleri yer almaktadır.
Anayasa Mahkemesi’nin 03.07.2021 tarih ve 31174 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 03.06.2020 tarihli 2017/32004 başvuru numaralı kararıyla, “Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia, savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa’nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkına aykırı olarak iddia ve savunma hakkına birlikte yer verilmesi taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermiştir.( Mehmet Fidan B. No: 2014/14673,20/9/2017,37)
Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de silahların eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatını sahip olması anlamına gelir. Ceza davalarının yanı sıra medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin hukuk davalarında ve idari davalarda da bu ilkeye uyulması gerekir. (Mustafa Tuğrul, B. No:2013/657,28/11/2014,32).
Çelişmeli yargılama ilkesi, silahların eşitliği ilkesiyle yakından ilişkili olup bu iki ilke birbirini tamamlar niteliktedir. Zira çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edilmesi durumunda davasını savunabilmesi açısından taraflar arasındaki denge bozulacaktır. Çelişmeli yargılamanın medeni haklara ilişkin davalarda da kabul ediliyor olması medeni bir hakka ilişkin yargılamada tarafların duruşmada
Derece mahkemeleri nezdindeki yargılamalarda izlenen delil kuralları ve bunların yorumlanması kural olarak belirtilen hususların değerlendirilmesi açısından daha elverişli konumda olan söz konusu mahkemelere aittir. Bununla birlikte delillerin incelenme ve değerlendirilme yönteminin açık bir hakkaniyetsizlik veya keyfilik ihtiva etmesi ya da bu değerlendirmelerin silahların eşitliği çelişmeli yargılama ilkeleri gözetilerek yapılmaması durumunda adil yargılanma hakkının gereklerine uygun bir delil değerlendirilmesinden söz edilemez. (İsmail Ediş, B. No:2012/354,31/12/2014,34)
Öte yandan adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkeleri mutlak değildir. Bazı durumlarda bir takım zorluklar veya daha üstün değerdeki bir kamusal yarar gözetilerek bu ilkelerin gereklerinin belirli ölçüde yumuşatılması ve bunlara aykırı tedbirler alınması mümkündür. Dolayısıyla çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerine aykırı işlemlerin yapılması tek başına adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi sonucunu doğurmaz. Sözü edilen ilkelere aykırı işlemlerin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğinden söz edilmesi için bu aykırılığın bir bütün olarak bakıldığında yargılamanın hakkaniyetini zedelemiş olması gerekir.
(Hacı Karabulut. B. No:2017/14871,9/10/2019,32).
Çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkesine aykırılığın yargılamanın hakkaniyetini zedeleyip zedelemediği değerlendirilerken yargılamanın bütününe bakılması gerekir. Bu çerçevede çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerine aykırılığın sonuçlarının yargılamanın ilerleyen safhalarında giderildiği veya en azından giderilme imkanının bulunduğu hallerde söz konusu aykırılığın bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetinin zedelediği sonucuna ulaşılamayacak ve bu durumda adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden söz edilemeyecektir. (Hacı Karabulut,33).
Başvuru konusu olayda başvurucu, sözleşmeli subaylık ve muvazzaf astsubay temini sınavlarında başarılı olmasına rağmen güvenlik soruşturmasının olumsuz olduğu gerekçesiyle işlemlerinin sonlandırılmasına ilişkin işlemlerin iptali talebiyle dava açmıştır. Başka bir deyişle dava konusu işlemin temelinde güvenlik soruşturmasının içeriği yer almaktadır. Başvurucunun güvenlik soruşturmasına ilişkin savunmalarını yapabilmek ve iddialarını ileri sürebilmek açısından güvenlik soruşturmasının içeriğinden haberdar olması büyük önem taşımaktadır. Aksi durumda başvurucunun idarelerin güvenlik soruşturmasının içeriğine dayanılarak tesis ettikleri işlem ve dosya içeriğindeki savunmaları karşısında zayıf ve dezavantajlı bir konuma düşeceği açıktır.
Başvurucu dava dilekçesinde idarelerin savunmasına karşı sunduğu cevap dilekçesinde ve davanın reddi üzerine istinaf istem dilekçesinde güvenlik soruşturması içeriğinden haberdar olmadığını vurgulamıştır. Başvurucunun çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerine aykırı bir uygulamaya maruz kaldığı açıktır. Ancak bu aykırılığın adil yargılanma hakkı bakımından bir ihlale yol açtığının söylenebilmesi için bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedeleyip zedelemediği değerlendirilmelidir.
Somut olayda mahkemece davalı idarelerden işlemlere esas alınan bilgi ve belgelerin gönderilmesinin talep edilmesine karar verilmesi üzerine başvurucu hakkında gizli ibareli bilgi ve belgeler idareler tarafından dava dosyasına sunulmuştur. Mahkeme de gizli ibareli olarak sunular belgeleri esas almak suretiyle davanın reddine karar vermiştir. Dava dosyalarının Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi üzerinden incelenmesi sonucunda davalı idareler tarafından dava dosyasına sunulan gizli ibareli belgelerin başvurucuya bildirildiğine veya incelettirilme imkanı verildiğine dair herhangi bilgi ya da belgeye rastlanmamıştır.
Mahkeme tarafından gizli ibareli bilgi ve belgelerin başka şahıs ve makamların özel bilgileriyle şeref, haysiyet ve güvenliğinin korunması veya idarenin soruşturma metotlarının gizli tutulması ya da benzeri hakkı görülebilecek hususlar nedeniyle başvurucuya verilmediğini gösterecek hiçbir argümanın ortaya konulmadığı değerlendirilmiştir. Ayrıca anılan belgelerin başvurucunun incelemesine açılmayacağına ilişkin herhangi bir karar alınmadığı ve bu belgelerden başvurucunun haberdar edilmediği tespit edilmiştir. Belirtilen nedenlerle davalı idareler tarafından sunulan ve mahkeme kararlarında hükme esas alınan gizli ibareleri belgelere karşı başvurucuya savunma yapma imkanı verilmemesi nedeniyle başvurucunun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna ulaşılmak suretiyle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine, başvurucun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddiasının kabul edilebilir olduğuna, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ve kararın bir örneğinin söz konusu yargılama ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili idare mahkemesine gönderilmesine” karar verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden davacının Hacettepe Üniversitesinde Araştırma Görevlisi iken Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı’nın 01/03/2021 tarih ve 97354392-645 sayılı işlemiyle kamu görevinden çıkarıldığı, davalı idarenin savunma dilekçesi ekinde kapalı zarf içerisinde gizli ibareli kaşeyle dava konusu işleme dair bilgi ve belgelerin mahkememize sunulduğu, davacı vekilince dosyaya gizli olarak sunulan işlem dosyasının taraflarına tebliğ edilmesi, UYAP’a taranması, bunlara yanıt vermeleri için kendilerine süre verilmesi ve yanıtları alındıktan sonra dosyanın incelenmesinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılama hakkının unsurlarından biri silahların eşitliği ilkesi olup, bu ilke davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı şartlara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde ifade etme fırsatına sahip olması anlamına gelir. İdari davalarda da bu ilkelere uyulması gerektiği aşikardır. Çelişmeli yargılama ilkesi de bu ilkeyi tanımlar niteliktedir.
Yargılamanın belirtilen ilkelere uygun yapılmaması durumunda adil yargılanma hakkınının gereklerine uygun bir delil değerlendirilmesi yapıldığından sözedilemez. Bazı hallerde çeşitli zorunluluklar veya daha üstün değerdeki kamusal yarar gözetilerek bu ilkelerin gereklerinin belli ölçüde yumuşatılması mümkündür. Bu hallerde çekişmeli yargılanma ve silahların eşitliği ilkelere aykırılığın yargılamanın hakkaniyetini zedeleyip zedelemediği değerlendirilirken yargılamanın bütününe bakılması gerekir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20. maddesinin 4001 sayılı Kanunla değişmeden önceki 4. fıkrasında “getirilen veya İdarelerce gönderilen gizli belge ve dosyalar taraf veya vekillerine incelettirilmez” hükmü mevcutken, yasa değişikliğinin gerekçesinde “mahkemeye verilen bilgi ve belgelere dayanılarak ileri sürülen savunmaya göre karar verilemeyeceği öngörülerek adalete gölge düşürmesinin önüne geçilmesine ve yargılama hukukunun delil sistemi korunmak istenmiştir. Yargılama Usulü hukukunda amaç, davaya dayanak yapılan tüm belge ve delillerin taraflara bilgisine sunulması suretiyle gerçeğin ortaya çıkması ve bu suretle hukukun üstünlüğünün sağlanmasıdır. Taraf ve vekillerine incelettirilmeyen belge ve dosyaya dayanılarak karar verilmesi davacıların gerçek anlamda iddiasını kanıtlama hakkı tanınmadığını gösterdiği gibi adalete de gölge düşürmektedir. Kanunun 20. maddesinin 4. fıkrası da yürürlükten kaldırılmaktadır.” şeklinde izah edilmiştir.
Avukatlık Kanunu’nun 2. maddesi yargı organlarının görevlerinin yerine getirilmesinde avukatlara yardımcı olmak zorunda olduklarını, Kanundaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla avukatların gerek duyduğu bilgi ve belgeleri incelemelerine sunmakla yükümlü olduklarını … Yine aynı Kanunu’nun 46. maddesine göre de Avukat ve stajyerlerin vekaletname olmaksızın dava dosyalarını inceleyebilecekleri, inceleme isteğinin ilgililerce yerine getirilmesinin zorunlu olduğu açıktır. Vekaletname ibraz etmeyen avukata dosyadaki kağıt veya belgelerin örneği veya fotokopisi verilmeyecektir. 36. maddesi gereğince de avukatların avukatlık görevi dolayısıyla öğrendikleri hususları açığa vurmalarının yasak olduğu, bir başka ifadeyle sır saklama yükümlülükleri olduğu izahtan varestedir.
Dava konusu olayda, davacının savunmasını yapabilmesi ve iddialarını ileri sürebilmesi hakkında tesis edilen işlemlerin içeriğinden haberdar olması halinde mümkündür.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, İdari Yargılama Usulü Kanunu, Danıştay Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Avukatlık Kanunu ile Anayasa Mahkemesi kararlarının birlikte incelenmesinden, lafzi (deyimsel) ve gai (amaçsal) yorumlanmasından;
1-Devlet sırrı kavramı 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda tanımlanmayıp 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda; açıklanması, Devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek, anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek nitelikteki bilgiler Devlet sırrı sayılır biçiminde açıklanmıştır.
2-Ceza Muhakemesi Kanununda, bir suç olgusuna ilişkin bilgileri içeren belgelerin Devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamayacağı, Devlet sırrı niteliğindeki bilgileri içeren belgelerin ancak mahkeme hakimi veya heyeti tarafından incelenebileceği belirtilmiştir.
3– İdari yargı mercilerinin lüzum görülen evrak ve her türlü bilgileri taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilecekleri, bu husustaki kararların ilgililerce süresi içinde yerine getirilmesinin mecburi olduğu,
4-İdari yargı mercilerince istenen bilgi ve belgelerin Devlet sırrı olup olmadığına ilişkin bir belirleme yapılmaksızın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda tanımlanan Devlet sırrı deyiminde yer alan ibarelere benzer biçimde, istenen bilgi ve belgelerin Devletin güvenliğine ve yüksek menfaatleriyle veya Devletin güvenliği ve yüksek menfaatleriyle birlikte yabancı Devletlere de ilişkin ise ilgili makamın gerekçesini bildirmek suretiyle sözkonusu bilgi ve belgeleri vermeyebileceği,
5-Ceza Muhakemesi Kanununa göre bir suç olgusuna ilişkin bilgileri içeren belgelerin Devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamayacağı öngörülürken İdari Yargılama Usulü Kanununda Devletin güvenliği ve yüksek menfaatleri ile yabancı Devletlere ilişkin bilgi ve belgelerin bu hususta başkaca bir belirginleştirme yapılmadan Devlet Sırrı olarak nitelendirilmese dahi gerekçesi belirtilmek suretiyle verilmeyebileceği ,
6-Ancak mahkemelerce istenilen bilgi ve belgelerin verilmemesi halinde bu bilgi ve belgelere istinaden ileri sürülen savunmaya göre karar verilemeyeceği,
7- İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20. maddesinin 4001 sayılı Kanunla değişmeden önceki 4. fıkrasında “getirilen veya idarece gönderilen gizli belge ve dosyalar taraf veya vekillerince incelettirilmez” hükmü mevcutken bu hükmün 4001 sayılı yasa ile yürürlükten kaldırıldığı ve yasa değişikliği gerekçesinde yargılama usulü hukukunda amacın davaya dayanak yapılan tüm belge ve delillerin tarafların bilgisine sunulması suretiyle gerçeğin ortaya çıkması ve bu suretle hukukun üstünlüğünün sağlanması olduğunun vurgulandığı,
8- Keza Avukatlık Kanununa göre avukatların ve stajyerlerinin vekaletname olmaksızın dava dosyalarını inceleyebilecekleri, inceleme isteğinin ilgililerce yerine getirilmesinin zorunlu olduğu,
9- Vekaletname ibraz etmeyen avukata dosyada bilgi ve belgelerin örneği veya fotokopisinin verilemeyeceği,
10- Tarafların ve vekilleri olan avukatların dosyada mevcut tüm bilgi ve belgeleri inceleme hak ve yetkilerinin olduğu,
11-Dava dosyasının tarafları olan davacı, davalı idare görevli ve yetkilileri ile vekilleri olan avukatların ve mahkemede görevli tüm kamu görevlilerinin dava dosyasında mevcut tüm bilgi ve belgelerden muttali oldukları(öğrendikleri) hususlarla ilgili sır saklama ödev ve yükümlülüklerinin bulunduğu,
12-Davanın tarafları ve vekillerinin dosyada mevcut tüm bilgi ve belgeleri, istemleri halinde incelemelerinin ,çelişmeli yargılama ,silahların eşitliği ilkeleri ve bu bağlamda adil yargılanma hakkının bir gereği olduğu, aksi halde belirtilen ilkeler bakımından adil yargılanma haklarının ihlali sonucunun doğabileceği,
13-Ancak dava dosyasına gizli bilgi ve belgeler ibaresi ile sunulan evrakın tamamının UYAP’tan taranıp taranmayacağı, dolayasıyla tarafların erişimine açılıp açılamayacağı ve söz konusu evrakın talepleri halinde ya da resen mahkemece ilgililere tebliğ edilip edilemeyeceği hususunun da ayrıca mahkemelerce değerlendirilerek bir karar verilmesi gerektiği,
14-Zira yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında da, üstün değerdeki kamu yararı gözetilerek ve yargılamanın bütünü bakımından yargılamanın hakkaniyetini zedelemeden mahkemeye sunulan gizli bilgi ve belgelerden davacılarla ilgili olmayan, dava dışı başka şahıs ve makamların özel bilgileri ile şeref, haysiyet ve güvenliğin korunması veya idarenin soruşturma metotlarının gizli tutulması ya da benzeri haklı görülebilecek hususlar sebebiyle bir kısım gizli ve belgelerin taraflara verilmeyebileceği, ancak bu hususta bir karar verilmesi ve ilgililerin haberdar edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
15-Bu itibarla; adil yargılanma hakkı kapsamında, dava dosyasına davalı idarece sunulan gizli bilgi ve belgelerden davacının hakkındaki iddia ve isnatlara cevap verebilmesi bakımından kendisi ile ilgili bilgi ve belgelerin mahkememiz Yazı İşleri Müdürlüğünce UYAP’a aktarılarak davacı tarafın erişimine açılması, kendisi ile ilgili olanlardan hakkındaki iddia ve isnatlara cevap verebilmesi için gizli ibaresiyle dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden haberdar olması gerekmekle birlikte, yukarıda yer verilen Anayasa Mahkemesi kararında da belirtildiği üzere gizli ibareli bilgi ve belgelerden kendisi ile ilgili olmayan, başka şahıs ve makamların özel bilgileri ile şeref, haysiyet ve güvenliğin korunması veya ilgilerin kişisel verilerinin paylaşımı niteliğinde ya da idarenin soruşturma metotlarının gizli tutulması kapsamındakilerle, söz konusu evrak arasında mevcut ise Devletin güvenliğine, yüksek menfaatlerine, yabancı Devletlere dair ya da Devlet sırrı niteliğinde değerlendirilebilecek olup silahların eşitliği, çelişmeli yargılama ve adil yargılanma hakkı kapsamında bulunmayan gizli bilgi ve belgelerin davacının erişimine açılamayacağı ve tebliğ edilemeyeceği sonucuna varılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle; davalı idarece mahkememize sunulan ve gizli ibareli olarak gönderilen bilgi ve belgelerden idarenin soruşturma metotlarının gizli tutulması, dava dışı başka şahıs ve makamların özel bilgileri ile şeref, haysiyet ve güvenliğinin korunması veya ilgilerin kişisel verilerinin paylaşımı niteliğinde değerlendirilemeyecek olan, başka bir ifadeyle davacının Anayasayla güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında kendisi hakkındaki iddia ve isnatlara cevap vermesini gerektiren bilgi ve belgelerin mahkememiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taranmak suretiyle UYAP’ a aktırılarak tarafların erişimine açılmasına, belirtilen hususlar dışında kalan nitelikteki davacı hakkındaki iddia ve isnatlarla ilgisi olmayan, bir başka anlatımla başka şahısvekurumlarlaalakalı olan,davalı idarenin iç işleyişine ,soruşturma metotlarına dair bilgive belgelerle diğer kişi, kurum ve makamların özel bilgileri, şeref, haysiyet ve güvenliğinin korunması veya kişisel verilerinin paylaşımı niteliğindeki yahut söz konusu evrak arasında mevcut ise Devletin güvenliğine, yüksek menfaatlerine, yabancı Devletlere dair ya da Devlet sırrı niteliğinde değerlendirilebilecek olan evrakın taranmayıp erişime açılmamasına ve tebliğ edilmemesine, dava dosyası ve içeriğindeki mevcut tüm bilgi ve belgelerin taraflar ve vekillerince, mahkememizde her zaman incelenebileceğinin bildirilmesine, görevi, mesleği ve ilgisi gereği dava dosyasında mevcut her hangi bir bilgi ve belgeye muttali olanların mevzuat hükümleri ve meslek ilkeleri uyarınca, öğrendikleri bilgiler ve belgelere ilişkin sır saklama ödev ve yükümlülüğüne uymaları gerektiği cihetle bu hususun ilgililere hatırlatılmasına, mahkememiz kararının taraflara tebliğine, erişime açılan bilgi ve belgelerle ilgili olarak ve davalı idare cevabına karşı varsa beyanlarının sunması için bu kararın tebliğinden itibaren davacı tarafa 30 ( otuz) gün süre verilmesine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20.maddesi gereğince 15/10/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.