Akademik Personelin Kamusal Alanda Dini Simgelerin Kullanımına İlişkin Eleştirileri İfade Özgürlüğü Kapsamındadır

DAVACI : ….

VEKİLLERİ : AV. ZİYNET ÖZÇELİK

  AV. NUSRET GÜRGÖZ

DAVALI : ……………………… ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ 

VEKİLİ : …………..

DAVANIN ÖZETİ : ……………………… Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yapan davacının, Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin 9/i maddesi ile 13. maddesi uyarınca kademe ilerlemesi cezası yerine 1/2 aylıktan kesme cezasıyla tecziyesine ilişkin işlemin; disiplin soruşturması açılması faaliyetinin organize, örgütlü bir suç yaratma faaliyeti olduğu, şikayetçi dilekçelerinde kimlerin şikayetçi olduğuna ilişkin hiçbir belirleme olmadığı, aynı elden çıktığı izlenimi uyandırdığı, soruşturmacının tarafsız olmadığı, soruşturma aşamasında tanıklarının dinlenmediği, elektronik ortamdaki görevle ilgisi olmayan yazışmalarının delil olarak değerlendirildiği, düşünce özgürlüğünün belli bir düşünceye katılmama özgürlüğünü de içerdiği, davacının düşünce, din ve vicdan özgürlüğünü kullandığı, işlemin hukuka aykırı olduğu gerekçeleriyle iptali ve yapılan kesintinin yasal faiziyle birlikte iadesi istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ : Soruşturmanın usulüne uygun şekilde yürütüldüğü, dava dilekçesindeki soruşturmacıya yönelik iddiaların tevsiklendirilmemiş, ispata muhtaç ve afaki iddialar olduğu, işlemin ilgili mevzuata ve hukuka uygun olarak tesis edildiği, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

TÜRK  MİLLETİ  ADINA

Hüküm veren Antalya 2. İdare Mahkemesi’nce, duruşma için önceden belirlenen 27/02/2014 günü davacı vekili Av. Nusret Gürgöz ve Av. Ziynet Özçelik ile davalı idare vekili Av. …………’un geldikleri görülerek duruşma açıldı. Taraflara usulüne uygun söz verilip dinlenildikten sonra duruşmaya son verildi. Dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:

Dava; ……………………… Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yapan davacının, Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin 9/i maddesi ile 13. maddesi uyarınca kademe ilerlemesi cezası yerine 1/2 aylıktan kesme cezasıyla tecziyesine ilişkin işlemin iptali ve yapılan kesintinin yasal faiziyle birlikte iadesi istemiyle açılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 26. maddesinde “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak yada vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.” Hükmüne yer verilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Milletlerarası Anlaşmaları Uygun Bulma” başlıklı 90.maddesinin son fıkrasında “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 07/05/2004 – 5170 S.K./7.mad) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmüne yer verilmektedir.

Belirtilen bu Anayasa hükmü ile Anayasa koyucu evrensel boyuttaki İnsan Hakları ile ilgili Uluslararası Sözleşmeleri benimsemiş ve iç hukukumuzun bir parçası olarak yasalaştırmıştır. Anayasamızın 90/son madde ve fıkrasına göre usulünce yürürlüğe konmuş Milletarası Sözleşmeler Kanun hükmündedir. Bu bağlamda belirtilen hükümde de açıkça yer verildiği üzere Kanun niteliği taşıyan ve ülkemizde meydana gelen uyuşmazlıklara doğrudan uygulanması konusunda herhangi yasal bir engel bulunmayan Milletlerarası anlaşmaların başında 18/5/1954 tarih ve 3366 sayılı Kanunla onaylanan 4/11/1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi gelmektedir.

Avrupa İnsan Hakları   Sözleşmesinin 10. maddesinde ifade özgürlüğü şu şekilde düzenlenmiştir :

“1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamları tarafından müdahale olmaksızın ve ulusal sınırlar dikkate alınmaksızın, görüşlere sahip olma ve bilgi ve düşünceleri edinme ve bunları yayma özgürlüğünü içerir. Bu madde, Devletlerin, radyo, televizyon ya da sinema işletmeciliğinin izin rejimine tabi kılmalarına engel değildir.

2. Kullanılması ödev ve sorumluluk içeren bu özgürlükler; demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, ülke bütünlüğü, kamu güvenliği gerekleriyle ve kamu düzeninin korunması ya da suçun önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlak, başkalarının şeref, şöhret ve haklarının korunması, gizliliği olan bilgilerin açığa çıkmasının önlenmesi yahut yargı organlarının otorite ve tarafsızlığının sağlanması için gerekli olan ve kanun ile konulan kural(usul), koşul, kısıtlama ve cezalara tabi tutulabilir.”

Diğer yandan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarında, uyumsuz, rahatsız veya şok edici düşüncelerin de ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirileceği ortaya konulmuştur. Nitekim, Mahkeme, İngiltere’ye karşı Handyside Kararında düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün demokratik toplumun temel kaynaklarından birini oluşturduğunu belirtmiş, ifade özgürlüğünün sadece olağan karşılanan zararsız ya da önemsiz görünen bilgiler ya da düşüncelerin açıklanması açısından değil, ayrıca Devlete ve toplumun belirli bir bölümüne aykırılık taşıyan, onları şoke eden ve rahatsız eden düşüncelerin açıklanması açısından da geçerli olduğunu ifade etmiştir. Mahkeme, demokratik toplumun özelliklerinin çoğulculuk, hoşgörü ve açıklık düşüncesinin bu kabulü gerekli kıldığının altını çizmiştir. Aynı kriteri Mahkeme başka kararlarında da uygulamıştır. Bu kararlarda da 10. madde tarafından güvence altına alınan düşünce ve haber verme özgürlüğünün sadece tercih edilen, uygun bulunan, karşıt olmayan ve ilgi çekmeyen düşünceleri değil ama aynı zamanda devletin ya da toplumun bir bölümünün aleyhinde olan, tasvip edilmeyen, şok eden, rahatsız eden bilgi ve düşünceleri de kapsadığının, bunun çoğulculuk, hoşgörü ve açık görüşlülüğün gereği olduğunun altı çizilmiştir.

Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 9/i maddesi’nde “Görevin yerine getirilmesinde dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayırımı yapmak, kişilerin yarar veya zararını hedef tutan davranışlarda bulunmak” kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden, ……………………… Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yapan davacı hakkında, Tıp Fakültesi Dekanlığı’nda yapılması planlanan mescit ile ilgili 2012 yılında basında çıkan tavırlarıyla mescit açılmasına karşı öğretim üyeleri ve idarecileri idareye karşı kışkırtma çabası içerisinde olduğu, bu konulara ilişkin “dekanlık binasında mescit” başlığı altında “…………………………” adı altında bir e-posta grubunda akademisyenlere yazılar göndererek amacına ulaşmaya çalıştığı, kişilerin inanç ve ibadet özgürlüğüne karşı çıktığı iddialarıyla başlatılan soruşturma neticesinde, soruşturmacının, üç vatandaş tarafından gönderilen şikayet dilekçeleri ve delil olarak sunulan e-postalara bakıldığında davacının “…………………………isyenlik” grubuna üye olan 150 kadar öğretim üyesini idareye karşı kışkırtmaya çalıştığı, mescit açılmasına karşıt olunan eylemde yer aldığı, grup aracılığıyla öğretim üyelerini eyleme/toplantıya çağırdığı, mescite karşıt olunan eylemde öğrencilerin imza örgütlenmesinden haberdar olduğu ve öğretim üyelerinin imza eylemine bizzat katıldığı, böylece, dini vecibelerini öğrenim gördükleri okulda yerine getirmek isteyen öğrencilerin ibadet özgürlüklerinin engellenmesi istendiği kanaati üzerine, davacının önceden de aynı tür cezası olduğundan, Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin 9/i maddesi uyarınca ve bir üst ceza olan görevinden çekilmiş sayılma cezasıyla cezalandırılmasının teklif edildiği, Danıştay kararları gereği görevinden çekilmiş sayılma cezası mümkün olmadığından, davacının Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin 9/i maddesi ile 13. maddesi uyarınca kademe ilerlemesi cezası yerine 1/2 aylıktan kesme cezasıyla tecziyesine ilişkin işlemin iptali istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bakılan davada, ………………………Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yapan davacının, “…………………………isyenlik” adlı e-posta grubunda yazdığı yazılarda “Günaydın: öğrendik ki, “öğrencilerin isteği” üzerine Dekanlık binasına, anatomi laboratuarlarının olduğu bölüme mescit açılıyormuş. Hazırlıklar tamamlanmış, kapısına bir yazısı asılmadığı kalmış. Dekanımızı, bu vesileyle, bilgilendirmiş oluyorum. Çünkü dernek olarak durumu kendisine sorduğumuzda haberinin olmadığını belirtmişti. Benim bildiğim öğrenci laboratuar ister, derslik ister (ne de olsa 150 kişilik mekanda 200 kişi ders yapıyorlar), yemekhane ister (merkezi yemekhanedeki kuyruk nedeniyle pek çok öğrenci öğle yemeğini başka yollarla halletmek zorunda kalıyor), vb. Hak denildiğinde bunlar anlaşılır. Burası üniversite, yeniden ve 100 yıl sonra medreseye çevirmenin alemi yok. Bu niyetin sonu bu ülke için hazin olur. Toplumların hafızalarının kötü olduğu söylenir ama biz unutmadık, hilafeti de, saltanatı da. Kafaları bilime, eğitime, araştırmaya yönlendirmek görevimiz iken, “isteniyor” diye ortamı dincileştirmek başka şeylerin amaç edinildiğinin göstergesi olabilir. Duyuyorum ki, öğrenciler PDÖ’lerde karşı cinsi muayene etmeyeceklerini söylüyorlar, cuma günlerine denk gelen sınav saatlerinin namaza göre düzenlenmesini istiyorlar. Ne yapacaksınız? Diyelim ki, ders saatlerinin de namaz saatlerine göre, mescit de yapılıyor olduğuna göre, ayarlanması da istendi ne diyeceksiniz? Sonra yalnızca mescit yapıyorsunuz? Cem Evi’ne, Havra’ya ne oldu? Yoksa tek tipçi misiniz? Ya da duydum ki, bazı öğrenciler de mescit istemiyoruz diye imza topluyormuş? Ne olacak şimdi? Akademi rahat bırakılmalıdır. Üniversitede bilim üretilmeli, öğrencilerimizin aydınlanmacı, laik bilinçli olarak eğitilmesi için çaba gösterilmelidir. Tıp eğitimi, Tıp Eğitimi Anabilim Dalı ve ilgili Dekan Yardımcısı daha iyi bilir ama, herhalde PDÖ oturumlarının organize edilmesinden ibaret değildir. Fakültemiz nasıl bir hekim yetiştirmek istiyor gerçekten? Yetiştirdiğimiz hekim hangi tutumlara sahip olmalı? Bunlar derdimiz olmayacak mı? İsteyen ibadetini Hastane tarafındaki Mescit’te yerine getirir. Bu kurcalamaların altında başka niyetler olduğunu, eğer duyumlar doğru ise, bir an önce Mescit projesinden vazgeçilmesini istiyorum. Sevgili öğretim üyesi arkadaşlarım lütfen görüş belirtiniz.” ve “Merhaba. Arkadaşlar yaşama sarılan, doğruda duran, dayanışma ağlarını geliştirip-diri tutabilen kazanır. Uzun bir karanlık tünelin içindeyiz ve o nedenle zaman zaman sanki hiç bitmeyecekmiş diye düşünebiliyoruz. Yaşadığımız sorunların nedeni, kabaca, piyasacı ve gerici politikalar. Yarın mescit için basın açıklaması (Dernek olarak) yapıyoruz. Hem hocalar (Morfoloji tarafı) hem de öğrenciler arasındaki (Dönem 1-2-3) imza çalışması sürüyor. Öğrenciler heyecanla dövizlerini hazırlıyorlardı. İnsanların halen laik ve bilimsel egitim ortamından yana tavır takınıyor olması çok önemli. Bence her şey yeni başlıyor. ODTÜ’nün yanındaki büyük destek bunun kanıtı. Basın açıklamasında (12.30) hepinizi yanımızda görmek istiyoruz. Üniversitede bilim yapılır demek için” ifadelerine yer verdiği, soruşturma aşamasında davacının söz konusu ifadelerin kendisine ait olduğunu kabul ettiği, yazmış olduğu yazılarda yer alan görüşlerinin değerlendirilmesinden, davacının düşünce ve kanaatlerini ifade ettiğinin anlaşıldığı, söz konusu düşünce ve kanaatlerinin gerçekleşmesi amacıyla yasa dışı yollara veya şiddete başvurulmasını teşvik etmediği, başkalarının özgürlüklerini kısıtlayacak veya bu özgürlüklere müdahale edecek ayrımcılık niteliğinde bir davranışta bulunmadığı, gösteri, basın açıklaması veya toplantı yapma gibi kanuni hakların kullanılmasına ilişkin organizasyon girişiminde bulunulduğu, diğer yandan, her ne kadar davacı tarafından ifade edilen düşüncelerin bir kısmı toplumun bir kesimi tarafından kabul edilemez bulunsa dahi, yukarıda yer verilen Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yerleşik içtihatları doğrultusunda, devletin ya da toplumun bir bölümünün aleyhinde olan, tasvip edilmeyen, şok eden, rahatsız eden bilgi ve düşüncelerin de ifade özgürlüğü kapsamında olduğu gözetildiğinde, davacının ifadelerinin Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle garanti altına alınan düşünceyi açıklama özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin açık olduğu görülmektedir.

Bu durumda, davacının düşünce özgürlüğü kapsamında kalan ifadelerinin, görevin yerine getirilmesinde dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayırımı yapmak, kişilerin yarar veya zararını hedef tutan davranışlarda bulunmak şeklinde değerlendirilmesi suretiyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezası yerine 1/2 aylıktan kesme cezasıyla tecziyesine ilişkin işlemde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Öte yandan, Mahkememizce hukuka aykırı bulunan işlem nedeniyle davacının brüt aylığından yapılan 1/2 kesintinin, dava açma tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi gerektiği açıktır.Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin İPTALİNE … 05/03/2014 tarihinde oybirliğiyle  karar verildi.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top