MANİSA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/52
KARAR NO : 2022/471
KARAR TARİHİ : 27/12/2022
DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ………….’nün, Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi’nde tedavi görmekte iken ası girişimi sonucu vefatına ilişkin, davacılar ……………, ……………, ……………….., …………….., ………………… ve ……………………. tarafından açılan tam yargı davasında Manisa 2. İdare Mahkemesi’nin E.2017/424-K.2019/784 Sayılı kararı ile davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verildiğini, Bölge Adliye Mahkemesi’nin isitinaf başvurusunun reddi kararı üzerine, 15.10.2020 tarihinde davacılara (brüt) 21.175,51 TL karşı vekalet ücreti mahsup edildikten sonra (brüt) 287.783,23TL ödeme yapıldığını, idare tarafından yapılan toplam ödeme tutarının, (brüt) 308.958,74TL olduğunu, Manisa 2. İdare Mahkemesi’nin E.2017/424-K.2019/784 sayılı kararına karşı, her iki tarafça istinaf yoluna başvurulduğunu, İzmir Bölge İdare Mahkemesi 6. İdari Dava Dairesi’nin E.2019/2147-K.2020/76 sayılı karar ile istinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu sonucuna varılarak istinaf başvurusunun reddine karar verildiğini, itiraz üzerine dosyanın Danıştay 10. Dairesi’nin 2020/2270 Esas sayılı numarasıyla halen derdest olduğunu, Manisa 2. İdare Mahkemesi’nin E.2017/424-K.2019/784 sayılı kararında: “Müteveffa ……………..’ün 09.08.2016 tarihinde 16:11’de Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi Acil Servisi’ne getirildiği; Dr. ……………….. tarafından muayenesi yapılarak “psikotik belirtili ağır depresif nöbet” tanısı ile saat 16:26’da C-1 Servisi’ne “suicid riski yakın izlem” notu ile yatışının yapıldığı; ancak Müteveffa …………………..’ün yakın izlem odasının dolu olması gerekçesi ile doktor bilgisi dışında 2 Nolu hasta odasına yatırıldığı; …………………..’ün saat 05:51 sıralarında yatağından kalkarak koyu renkli bir bez parçasını ip olarak kullanıp dört dakika boyunca pencere kenarında parmaklıklara bağladığı bu ipi boynuna birkaç kez geçirerek ası girişiminde bulunduğu ancak başaramadığı, 05:55 ‘de oda dışına çıkarak koridorda bulunan sandalyeyi alarak yan hasta odasına girdiği, burada pencere kenarında bir süre oturduktan sonra 06:02 ‘de kendi odasına sandalye ile birlikte girdiği ve 06:03’te sandalyeye çıkarak ası girişiminde bulunduğu, 30 saniye sonra tekrar yatağına yattığı, 06:25’te yatağından kalkarak yattığı yatakta üzerine serili çarşafı ip haline getirerek 06:35’te pencereye giderek kendisi parmaklıklara bağlamaya çalıştığı, 06:39’da sandalyeden inerek 06:40’da ipi yatağın altına koyarak yatağına yattığı, 06:50’de tekrar yatağından kalkarak yatağın altından ipi aldığı ve 06.53’te sandalyeye çıkarak kendini elindeki ip ile boğaz kısmından bağlayarak sandalyeden aşağıya bıraktığı, 06.54’ten itibaren ayakta durur ve yüzü pencereden dışarı bakar şekilde kıpırdamadığı, saat 07:09’da temizlik görevlileri …………….. ve ………………’nin odaya girerek …………………..’ü fark ettikleri, asılı olduğu yerden indirerek yere koydukları, saat 17:10 da şüphelilerin gelerek müdahale ettikleri, ardından doktorlar ……………………… ve ……………….’in odaya gelerek hastaya müdahale ettikleri, hasta …………………..’ün ölmüş olduğunun anlaşıldığı, yönünde tespitlere yer verildikten sonra, İnsan davranışlarının öngörülemezliği, müteveffanın intihar etmekte kullandığı çarşaf ve sandalye gibi eşyaların Hastanelerde bulundurulması zorunlu eşyalardan olduğu, olayın meydana gelmesinde idare dışında kişinin ve intihar olayının mahiyetinin de etkisinin bulunduğuna yer verilerek mütefarik kusur hükümlerinin uygulandığı ve İdare yönünden %50 kusur oranına göre tazminata hükmedildiği kusurlu personelin tespiti yönünden ise ayrıca bir araştırma yapılmadığı, karar gerekçesinin belli bir personelin kusuruna hasredilmediğini, bu sebeple İdare tarafından rücu inceleme raporu hazırlatılmış olup olayın oluş şekli ve Sağlık Yönetim Talimatları doğrultusunda davalı personellerin rücu sorumlusu oldukları sonucuna varıldığını, Uzm. Doktor ………………’ın hastanın yatışını yapan hekim olduğunu, hastanın yüksek suicid riski altında olduğunu bildiğini, hasta yatış formunda Alınacak Önlemler başlıklı bölümde herhangi bir kayda yer verilmediğini, hastanın yatışını yaparken C1 servisindeki yakın gözlem odasının doluluk oranını dikkate almadığını, hastanın normal bir hasta yatağına yatışının yapıldığını, HBYS kayıtlarında görüldüğü üzere bu duruma müdahalede bulunmadığını, Uzm. Dr ……………….’in olay günü hem servis nöbetçi uzmanı hem de idari sorumlu olduğunu, Polis Bilgi Alma Tutanağındaki ifadesinde: 09.08.2016 günü saat 16:30’dan sonra nöbet servis uzmanı ve idari amirliği görevini devraldığını, beyan ettiğini, servis nöbetçisi ve idari uzman olarak görevlendirilmiş olan Uzm. Dr. ……………’in sorumlu olduğu nöbet birimine yeni yatışı yapılan hastanın, nöbet saatleri içerisinde (14 saat boyunca) müşahadesini alıp vizitini yapmadığı ve ayrıca diğer çalışanlar üzerindeki denetim yükümlülüğünü ihlal ettiği için kusurlu olduğunu, davalılar ………………., ………………. ve ……………….’in müteveffanın yatmakta olduğu C1 servisinde görevli nöbetçi hemşire olduklarını, ası girişimi sonucu hayatını kaybetmiş olan hasta, yatış tabelasında, Acil Servis Uzmanı tarafından suicid riski ve yakın gözlem ihtiyacı belirtilerek yatırıldığını, hemşire veri toplama formunda “suicid riski” olarak hemşirelik tanısı konulduğunu, davalıların hastanın suicid riski altında olduğunu bildiklerini, ancak suicidin önlenmesine ilişkin Hasta Bakım Planında planlama yapılmadığını, maktulenin ası girişimine ilişkin CD kamera kayıtlarında 10.08.2016 günü güvenlik kamera saatine göre (1 saat İleri) 06.25 sularında başlayan ve müteakip defalar tekrar eden ası girişiminin 06:54’te gerçekleşmiş olduğu, maktulenin asılı olduğunun 07:09’da temizlik görevlisi tarafından fark edilmiş olduğu, dolayısıyla 44 dakika boyunca hasta ziyaretinde bulunulmadığını, Yakın Gözlem Gerektiren Hastalar ve Gözlem Planı dokümanında İntihar (öz kıyım) riski olan hastalarla ilgili 15 dakikalık aralıklarla takip süresinin öngörüldüğünü, bu izlem prosedürüne uyulmadığını, hasta dosya içerisinde takip formu bulunmadığını, hastanın belli bir prosedürle izlenmediğinin tespit edildiğini, yine aynı prosedürün 3.maddesinde, gözlem sonuçlarının değerlendirileceği, hangi faaliyetlerin yapılamadığı ve sebeplerinin belirtilmesi gerektiği yazılı olduğu halde bu yönde de herhangi bir hemşirelik faaliyeti yürütülmediğini, Hemşirelik Yönetmeliğinde tanımlanmış olan Psikiyatri Klinik Hemşiresi’nin Görev Yetki ve Sorumlulukları arasında gösterilmiş olan “Riskli davranışlara (intihar, şiddet, kendine ve/veya çevresine zarar verme, kötüye kullanım, ihmal) ilişkin öykü alır, risk düzeyini değerlendirir. Hastanın bakım gereksinimlerini ve sorunlarını belirler, Hastanın kendine ya da çevresine zarar verme riskini gösteren belirtileri takip eder, kriz ve acil durum oluşmasını engelleyici, önleyici yaklaşımlar uygular.” yönündeki görevin ifasındaki eksiklikler nedeniyle, hastanın yattığı CI Servisinde görevli nöbetçi hemşireler ………………………, ………………. ve ………………………’in kusurlu olduklarının tespit edildiğini, Manisa 2. İdare Mahkemesi’nin E.2017/424 Esasına kayıtlı tam yargı davasında dava dilekçesi, ………………., ………………., ………………….., ………………., ………………. ve diğer kişilere tebliğ edilerek davanın ihbarı sağlandığını, davanın ihbarı yapılan diğer kişilerin kusurlu olmadıkları tespit edilmiş olup rücu incelme raporu ile kusurlu olduğu tespit edilen davalılara karşı dava açıldığını belirterek Manisa 2. İdare Mahkemesi’nin E.2017/424-K.2019/784 Sayılı kararına istinaden yapılmış olan ödemenin, ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, ………………, ………………., ………………………, ………………. ve ………………………’ den kusurları oranında rücuen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ………………. vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı bakanlıkça ödenen tazminatın müvekkiline rucü edilebilmesinin hukuki koşulları oluşmadığını, müvekkilinin olayın meydana gelmesinde kusur ya da ihmali bulunmadığını, iddiaların tamamen haksız, gerçek dışı, hukuki dayanaktan yoksun, ispata muhtaç olup, işbu davanın reddi gerektiğini, ………………….. isimli hastanın 09.08.2016 günü saat 16:15 civarında Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesine İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinden kapalı serviste yer olmaması ve tıbben ‘suisid riski’ olarak ifade edilen kendini öldürme isteği nedeni ile sevkli kabul edildiğini ve acil nöbetçi hekimi olan davalılardan ……………… tarafından ilk değerlendirilmesi yapıldığını ve hastanın ‘depresif bozukluk psikotik bulgulu’ öntanısı ile C1 servisine yatışına karar verildiğini ve sonrasında hastanın ası sonucu hayatını kaybettiğini, 09.08.2016 tarihinde müvekkilinin nöbetçi servis uzman doktoru ve idari uzman olarak görev yaptığını, söz konusu hastanede olay tarihinde 460 yatak bulunduğunu ve 460 yatak kapasiteli hastanede nöbetçi bir servis uzman doktoru, hasta kapasitesi yoğun servislerde 3, daha az olan servislerde 2 hemşire nöbet tuttuğunu, nöbetçi acil servis uzman doktoru yatış yaptığı hastanın tedavisini, gözlem bilgilerini, ve ilaçlarını düzenleyip ilgili servise naklini sağladığını, nöbetçi servis uzman doktoru ise yataklı kliniklerde herhangi bir sorun olduğunda ilgili kliniğe çağrılır, hastayı görür ve tedavisini düzenlediğini, müvekkilinin nöbeti sırasında rutin nöbet işlemleri yanı sıra, sorun bildirilen hastaların muayenesini ve gerekli ise sevk işlemlerini yaptığını, ancak ……………………… isimli hastadan 10.08.2016 tarihinde mavi kod verilmesi üzerine haberdar olduğunu ve derhal hiç beklemeksizin olay yerine gittiğini, hastanın yerde yatar vaziyette olduğu ve Dr. ………………………’in müdahaleye başladığı, o sırada hastanın soğuk, pupilleri fiks dilate olduğu tespit edilmiş ve hastanın exitus olduğunun kabul edildiğini, müvekkilinin nöbetçi idari hekim olduğu için de Nöbetçi Cumhuriyet Başsavcısını ve Olay Yeri İnceleme Ekiplerini aradığını ve yasal süreci başlattığını, müvekkilinin herhangi bir hukuka aykırı eylemi, ihmali ve kusuru bulunmadığını, müvekkilinin olayda kusurlu davrandığı ya da görevinin gereklerini yerine getirmeyip ihmalinin bulunduğuna dair bir tespit olmadığını, müvekkili hakkında bir ceza davası açılmadığını, olayla ilgili davalılar ………………., ………………. ve ………………. hakkında ‘Yakın izlem odasında yer olmaması gerekçesiyle ilgili hekime bilgi vermeksizin hastayı başka odaya yatırarak ve yine hasta odasına bu süre zarfından visit yapmayarak, hasta odasını kameradan takip etmeyerek yakından takibinin yapılması gereken riskli hastanın takibini özenli yapmadıkları’ gerekçesiyle soruşturma izni verildiğini ve Manisa 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 2017/198 E. Dosyası ile kamu davası açıldığını ve derdest olduğunu, ……………… kendini pencere demirine asması suretiyle ölümü gerçekleştiğini, bu durumda pencere demirlerinin asıya olanak vermeyecek şekilde dizayn edilmemiş olması idari bir kusur olduğunu, eldeki rücu davasının dayanağı olan tam yargı davasının gerekçesinde “çalışanların kusuru” değil, “idarenin yaşam hakkını korumadaki pozitif yükümlülüğünün yerine getirilmediğini” belirttiğini, Manisa 2. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan keşifte, ‘pencere parmaklıklarının sökülmüş olduğu, hasta odalarını gören kameraların izlendiği bilgisayar ekranlarının değiştirildiği’ tespit edildiğini, kapalı psikiyatri servislerinde görev yapan hastaların hemen hepsinde intihar riski bulunduğunu, bu birimlerde görev yapan hemşirelerinin her hastayı bu açıdan izlemeleri, gözlemlerini uzman hekime iletmeleri zorunlu iken özel gözlem notuyla yatışı yapılan bir hastayı daha titizlikle izlemeleri ve durumu uzman hekime iletmelerinin zorunlu olduğunu, Hemşirelik Yönetmeliği’nin ‘Çalışılan Birim/Servis/Ünite/Alanlara Göre Hemşirelerin Görev, Yetki Ve Sorumlulukları’ başlıklı Ek 2 listesinin E bölümünde ‘…Riskli davranışlara (intihar, şiddet, kendine ve/veya çevresine zarar verme, kötüye kullanım, ihmal) ilişkin öykü alır, risk düzeyini değerlendirir.’ Hükmünü içerdiğini, müvekkiline herhangi bir bildirim yapılmadığını belirterek haksız ve hukuki mesnetten yoksun olarak müvekkili aleyhine açılan davanın reddine ve müvekkilinin sorumluluk sigortası bulunduğundan davanın bildirecekleri sigorta şirketine ihbarını talep ettiklerini belirterek haksız ve dayanaksız açılmış davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ………………. cevap dilekçesinde özetle; Davanın idare mahkemesi nezdinde karara konu edilmesi gerekirken dava açılması ve hali hazırda ilgili davacı Bakanlık nezdinde de temyiz edilen İdare Mahkemesi kararının hali hazırda Danıştayda derdest olması gözetilerek usul yönünden de bir karar verilmesi ve bu noktada davanın reddedilmesi gerektiğini, dava dilekçesinde hastanın suicid yakın gözlem ibaresi altında hastaneye yatırıldığı kabule alınarak hemşirelik tanısına uyulmadığı, vizitenin yapılmadığı, yakın gözlem takibinin hemşire olarak yapılmadığı gerekçesine dayanılarak tarafına da rücu isteminde bulunmasının hakkaniyete ve nesafet kurallarına aykırılık taşıdığını, “Hasta Tedavi Tabelasına “Suicid riski yakın gözlem” notunun düşüldüğü”, ….”suicid riskinin belirtilerek nöbetçi hemşirelere yönelik yakın gözlem şeklinde uyarı notu düşmesinin psikiyatrik yönden uygun olduğu cihetle; ilgili hekim Dr. ………………’ın tıbbi uygulama hatası bulunmadığı…” şeklindeki belirti oluşturduğunu, söz konusu ibare olayının meydana gelişinden sonra konulmuş olan bir ibare vasfı taşıdığını, bu hususu destekler şekilde Manisa 2.Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 2017/198 Esas sayılı dosya kapsamında 4.celsede tanık olarak dinlenen ……………………… beyanında “…. Ölüm olayı olduğu öğrenildiğinde doktor ……………… geldi. Ölene ait hasta tabelasını aldı,” Tabelayı düzeltip geleceğim ” dedi .Tabelayı aldı acil servise doğru gitti. Yanımızdan ayrıldı” şeklinde beyan verdiğini, ayrıca davacı taraf dava dilekçesinde Doktor ……………… ve diğer görevli doktorlar hakkında kusur atfında bulunduğunu, 4.bölümde yazılan notun hastanın vefatından sonra yazıldığının görüldüğünü belirtiye konu ettiğini, ölüm olayının vuku bulduğu gün kan alma işlemlerinin yapıldığı ve saat itibariyle personellerin kahvaltı için hastaları odalarına girip uyandırmaya başladığı ve yoğunluğun olduğu saate tekabül ettiğini, bu kabulün adli tıp mütalaasına dahi konu edilmişken tarafı hakkında kusur izafesinde bulunulması usul ve yasaya aykırı olduğunu, servislerde de kamerayı izlemek için sabit görevli olmadığı olay tarihinde sarih husus arz ettiğini, bu noktada tarafının bu konuda olay tarihinde sabit görevli olan kişi vasfına dahi haiz olmadığını, olay günü fiili kolaylaştıracak demir parmaklıkların oda içinde oluşu gerek kamera görüntü ekranın net olmayışı gerekse de sistemde kayıtlı yakın gözlem kodu altında bir kodun bulunmayışı gerekse de hasta tabelasının ve yazan ibarenin sonradan eklenmiş bir ibare oluşu hususu değerlendirildiğinde tarafına yükletilmeye çalışılan kusur izafesinde yerindelik ve hukukilik bulunmadığını, olayda demir parmaklık hastane gözetiminde olması gereken bir hususken, sistem tanısı doktor tarafından konulması gereken bir hususken, sabit görevli belirlemesi hastane tarafından verilen bir yükümlülük değilken tarafına kusur yüklemek tamamıyla usul ve yasaya aykırı olduğunu, bir ihmalin varlığından söz edebilmek için tarafının işin yerine getirileceği süre içinde görevli olması gerektiğini, ancak servislerde kamerayı izlemek için sabit görevli olmadığı olay tarihinde sarih husus arz ettiğini, kendisinin sabit görevli olan kişi vasfına haiz olmadığını, dış dünyada meydana gelen değişikliğin (neticenin) bir kimseye yüklenebilmesi ve dolayısıyla onun sorumlu olabilmesi, söz konusu neticenin o kimsenin hareketinden meydana gelmesi gerektiğini, hareket ile netice arasında bir nedensellik bağı, bir sebep sonuç ilişkisi bulunması gerektiğini, söz konusu neticenin normatif bir bakış açısıyla kişinin kendi eseri olarak objektif açıdan ona yüklenip yüklenemeyeceği araştırılması gerektiğini, olaydaki gibi ası neticesinin gerçekleştirilmesinde birden fazla etki doğuran başkaca unsurların varidiyeti kesinlik arz etmekteyken, yani aynı anda etki doğuran ve tek başına neticeyi gerçekleştirebilecek alternatif şartların varlığı gözler önündeyken bunların hepsinin nedensel olduğu kabul edilmeden tarafına kusur yüklemenin tamamıyla usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının dilekçesi ile yer verdiği rücu raporu ile dosyanın tarafı olan Bakanlık nezdinde hazırlanan iş bu rapora dayanılarak davacının uğradığını iddia ettiği zararı tarafına rücu etmek istemesinin hukuka uygun olmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere davacının faiz talebine ilişkin iddialarının da hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ………………. cevap dilekçesinde özetle; Davanın Davanın idare mahkemesi nezdinde karara konu edilmesi gerekirken dava açılması ve hali hazırda ilgili davacı Bakanlık nezdinde de temyiz edilen İdare Mahkemesi kararının hali hazırda Danıştayda derdest olması gözetilerek usul yönünden de bir karar verilmesi ve bu noktada davanın reddedilmesi gerektiğini, davacı tarafın mahkemez dosyasına intikal eden dava dilekçesinde hastanın suicid yakın gözlem ibaresi altında hastaneye yatırıldığı kabule alınarak hemşirelik tanısına uyulmadığı, vizitenin yapılmadığı, yakın gözlem takibinin hemşire olarak yapılmadığı gerekçesine dayanılarak tarafına da rücu isteminde bulunmasının hakkaniyete ve nesafet kurallarına aykırılık taşıdığını, dava konusu olayın 10.08.2016 tarihinde Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde ………………….. isimli kişinin odada bulunan pencere demirine kendisini asarak öldürmesiyle gerçekleşmiş bulunan intihar vakası olduğunu, hakkında yürütülen yargılama kapsamında Manisa 8.Asliye Ceza Mahkemesinin 2020/43 Esas sayılı dosyasına intikal eden Adli Tıp 8.İhtisas Kurulu tarafından kusur izafesi yönünde tanzim olunan raporda aynen alıntılanacağı üzere ” 05:50 te yatağın ultına sakladığı ipi aldığı, boynuna ve pencere üzerinde demirine bağladığı, 05:53 te sandalyeden inerek intikar eylemini gerçekleştirdiği” Görüldüğü üzere sarih bir şekilde ortadadır ki hastanede olayın olduğu tarihteki fiziksel koşullar elim hadisenin gerçekleşmesinin temel sebeplerinden birini oluşturmaktadır. Aynı hususun 31.08.2018 tarihinde bilirkişi Mehmet Şener tarafından tanzim olan raporda da ” içerde bulunan demir korkulukların çıkarıldığı dışarıda bulunanların olay anında odada bulunan korkuluklar olduğu görülmüştür.” şeklinde zikredildiğini, söz konusu fiziksel şartlar çerçevesinde en büyük kusur hal böyleyken intihar riski yüksek olan pek çok hastanın yatırıldığı kapalı kadın servisinde oda içinde asıya olanak sağlayacak, hatta ası için bir teşvik unsuru oluşturacak olan demir parmaklıkların orada olmasına izin veren hastane yönetiminde olduğunu, eskeza olaydan bir süre sonrada bu hatalı zaafiyet hastanece fark edilip parmaklıkların kaldırıldığını, söz konusu yoğun gözleme dair kodun sistemde yer almadığını, bu kodun yer almadığı bilirkişi raporuna dahi konu edilmişken tarafına bu raddeden de kusur atfında bulunulmasının hukuka aykırı sonucu beraberinde getireceğini, hemşire olarak baktıkları bilgisayar üzerindeki sistemde de hasta ile ilgili doktorun yoğun gözlem talebi var ise doktorun bunu bu sisteme girmesi gerektiğini, doktor hasta ile ilgili bu sisteme gerekli bilgi ve tedbir amaçlı hususları tehlike arz eden hususları belirtmek zorunda olduğunu, söz konusu durumda bu noktada mahkeme nezdinde incelemeye alınmasını talep ettiğini, birden fazla etki doğuran başkaca unsurların varidiyeti kesinlik arz etmekteyken, yani aynı anda etki doğuran ve tek başına neticeyi gerçekleştirebilecek alternatif şartların varlığı gözler önündeyken bunların hepsinin nedensel olduğu kabul edilmeden tarafına kusur yüklemenin tamamıyla usul ve yasaya aykırı olduğunu, olayda ” nöbetçi hemşirelerin olay saatinde uyanık oldukları, olayın açlık kanı alım işlemlerinin en yoğun gün gerçekleşmiş olması nedeniyle kan alma işlemlerine hazırlık yaptıkları, 07:00 da hastaların kahvaltı yapacak olmasını göz önüne alarak hep birlikte kan alma işlemlerinin hazırlıklarını yaptıkları” sarih husus arz etmekteyken kendisi için en yoğun gün olan hadisenin yaşandığı günde personel yetersizliğinden dolayı da yapılması gereken elzem işle ilgilenmesi gerektiğinden ihmal olduğu varsayılan eylem ile bir başka iş arasında bir çatışma hali söz konusu olup ihmal edildiği varsayılan iş bu yükümlülüğe karşı kusurlu bulunmasının hakkaniyete aykırılık barındrracağı hususunun mahkemece kıymetlendirilmeye alınmasını talep ettiğini, davacının dilekçesi ile yer verdiği rücu raporu ile dosyanın tarafı olan Bakanlık nezdinde hazırlanan iş bu rapora dayanılarak davacının uğradığını iddia ettiği zararı tarafına rücu etmek istemesinin hukuka uygun olmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere davacının faiz talebine ilişkin iddialarının da hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ………………. vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu, ………………….. isimli hastanın Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinde tedavi görmekte iken ası girişimi sonrası vefatı nedeniyle davacının ödediği ifade edilen 308.958,74 TL’nin rücu yoluyla tahsili istemi olduğunu, ancak istenmeyen durumun müvekkilinin kusurundan kaynaklanmadığı idari soruşturma sürecinde tespit edilmiş olup, hasta yakınlarına ödenen tazminatın müvekkile rücu edilebilmesinin hukuki koşullarının bulunmadığını, müvekkilinin 09.08.2016 tarihinde hasta …………………..’ü gören acil nöbetçisi olup, İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinden kapalı serviste yer olmaması ve tıbben ‘suisid riski’ olarak ifade edilen kendini öldürme isteği nedeni ile sevkli kabul edilmiş ve 16.15 sularında acil serviste müvekkili tarafından ilk değerlendirmesi yapıldığını, müvekkilinin, hastanın refakatçi olarak gelen kızından ve damadından alınan bilgiler neticesinde hastanın 18 yıldır panik bozukluk tedavisi gördüğünü, 2016 Mart ayında rahim ameliyatı olduktan sonra yerinde duramama, kendine zarar verme girişimlerinin başladığını ‘Bana zehir verin, ölmek istiyorum, bir kadın bana kendini öldür diyor’ şeklinde konuşmalarının olduğunu öğrendiğini, Xanax kullandığı bilgisi verildiğini, hastanın kullandığı diğer ilaçlar hakkında bilgi alınamadığını, hastanın yapılan ruhsal muayenesinde bilinci açık, koopere, oryante olduğu görüldüğünü, müvekkilinin hastanın İşitsel ve görsel varsanıları olduğu kanaatine vardığını ve sevk nedeninde belirtildiği gibi Suisid düşüncesinin mevcut olduğunu gördüğünü, hastayla kılavuzlarda önerildiği üzere terapötik anlaşma yaparak, yani kendine zarar vermeyeceğine yönelik sözel güvence almakla birlikte, müvekkilinin bu anlaşmanın güvenilir olmadığını düşündüğünden hem hasta dosyasına hem de hasta tabelasına ‘Suisid riski nedeniyle yakın gözlem gerektiği’ şeklinde not düştüğünü, hastanın ‘depresif bozukluk psikotik bulgulu’ öntanısı ile C1 servisine yatışına karar verdiğini, hastanın fizik muayenesi yapılmak üzere acil servis muayene odasına yönlendirdiğini, sonrasında ise hasta dosyası eşliğinde hasta ilgili servise götürülmek üzere personele teslim edildiğini, sonrasında ise, hastanın kendini asmak suretiyle hayatını kaybettiğini öğrendiğini, olayla ilgili hasta yakınlarının davacı idareye karşı açtığı tazminat davasında verilen Manisa 2. İdare Mahkemesi’nin 2017/424 E. ve 2019/784 K. sayılı kararında Mahkeme idarenin yaşam hakkını korumadaki pozitif yükümlülüğünün yerine getirilmediği gerekçesi ile 308.958,74 TL tazminata hükmettiğini, kararda sağlık ekibinde yer alan kamu görevlilerinin kusur sorumlulukları konusunda bilirkişi incelemesi yapılmadığını, kararda bu husus tartışılmadığını, karara ilişkin istinaf talebinin reddi üzerine de, eldeki rücu davasının açıldığını, müvekkilinin olayda mesleki kusurunun bulunmadığı yönündeki tespitlere rağmen davalılar arasında müvekkiline de yer verildiğini, kamu görevlilerinin şahsi sorumluluğunun kaynağı, Türk Borçlar Kanunu’nun 49. Maddesi olup, bu hükümde kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar verenin, bu zararı gidermekle yükümlü olduğu belirtildiğini, Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi, kusura dayanan sorumluluğu esas aldığını, bu nedenle idari yargıdan farklı olarak, söz konusu tazminatın müvekkiline yüklenebilmesi için müvekkilinin eylemlerinde kusur unsurunun bulunduğuna ve bu kusurun zararlı sonuca neden olduğuna ilişkin bilimsel bir tespit gerektiğini, müvekkilinin olayda kusurlu davrandığı ya da görevinin gereklerini yerine getirmede ihmalinin bulunduğuna dair bir bilirkişi tespiti olmadığını, aksine olayla ilgili Manisa Cumhuriyet Savcılığı’na yapılan şikayet üzerine şikayet edilenlerin kamu görevlisi olması nedeniyle Savcılıkça idareden soruşturma izni istendiğini, yapılan ön inceleme sonucunda ‘hasta ile ilgili suicide riski taşıdığı ve yakın gözlem gerektiği’ şeklinde not düşerek acil sorumlu hekimi olarak üzerine düşeni yaptığı ve kusurlu olmadığı gerekçesiyle müvekkili hakkında soruşturma izni verilmediğini, bu karara şikayetçi tarafın yaptığı itiraz reddedildiğini ve kararın kesinleştiğini, idarının Rücu İnceleme Raporu’nun sonuç kısmında ise, Mesai İçi/Dışı Acil Servis Yatış İşlemleri Prosedürü ’nün 5.2 ve 6.1. maddelerinde ‘Hasta yatışını uygun gören uzman hekim, hastanın yatacağı servisi yatak doluluk oranı ve tanısına göre belirler.’ şeklindeki kuralının müvekkilince ihlal edildiği ve boş yakın gözlem odası olmadığı halde yatış yaptığı gerekçesiyle müvekkilinin kusurlu olduğunun ileri sürüldüğünü, müvekkilinin kusurlu olmadığını ortaya koyan bir ATK raporu mevcut olup, idarenin aksi yöndeki iddiasına itibar edilemeyeceğini, müvekkili hakkında bir ceza davası açılmadığını, servis hemşireleri hakkında ‘Yakın izlem odasında yer olmaması gerekçesiyle ilgili hekime bilgi vermeksizin hastayı başka odaya yatırarak ve yine 5.51-6.53 saatleri arasında hasta 4 kez ası girişiminde bulunmasına rağmen hasta odasına bu süre zarfından visit yapmayarak, hasta odasını kameradan takip etmeyerek yakından takibinin yapılması gereken riskli hastanın takibini özenli yapmadıkları’ gerekçesiyle soruşturma izni verildiğini, bu kamu davasının halen Manisa 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 2017/198 E. Sayılı dosya ile görüldüğünü, idarenin rücu davasının dayanağı olarak gösterdikleri Manisa Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü Rücu İnceleme Raporu’nda Adli Tıp Kurumu 8. İhtisas Dairesi tarafından hazırlanan 31.03.2021 tarihli bilirkişi raporunda müvekkilin hastayla ilgili siucide notu ile birlikte nöbetçi hemşirelere yönelik yakın gözlem şeklinde uyarı notu düşmesinin yeterli olduğu, mesleki bir kusurunun bulunmadığının belirtildiğinin ifade edildiğini, buna karşın idarenin hekim dahi olmayan idari personeli eliyle yaptırdığı kusur tespitine itibar edilmesi hukuken olanaklı olmadığını, müvekkilinin yatış kararı ve uygulama şekli bilimsel gereklere/hastane prosedürüne uygun olduğunu, müvekkilinin hastayı değerlendirirken hem tanısını hem de hastane yatak doluluk oranını göz önüne aldığını, öncelikle hastanın tanısı psikotik bulgulu depresif bozukluk olduğunu, hastanın kendisine ve çevresine zarar verme düşüncesi psikiyatri servisine yatış gerektirir bir durum olduğunu, müvekkilin olay tarihinde görev yaptığı, Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi, AMATEM birimi hariç tüm servisleri kapalı yani psikiyatrik hastaların yatarak tedavisine uygun biçimde oluşturulmuş, yataklı servisi bulunmayan çevresindeki 12 ile hizmet veren bölge hastanesi konumunda olduğunu, bu nedenle çevre illerde yatışı yapılması gereken psikiyatri hastaları bu hastaneye sevk edildiğini, hastane işleyişinde bu taleple gelen hastalar acil nöbetçisi psikiyatri uzman hekimi tarafından görülmekte, sonrasında ise yatışı planlanmakta ve bu noktadan sonra hastanın sorumluluğu yataklı servis hekimi ve hemşirelerine devredildiğini, olayın olduğu dönem olayın gerçekleştiği kurumun 120 yataklı bir hastane olduğunu, sadece hastanın yatırıldığı C1 kadın katında 60 yatak bulunduğunu ve serviste yeterli boş yatak bulunduğunu, idarenin bu noktada boş yatak olup olmaması ile boş yakın gözlem odası olup olmamasını karıştırdığını, yakın gözlem odası, epilepsi nöbeti, saldırganlık gibi durumları olan hastaların alındığı odalar olduğunu, ancak acilde uzman hekimin hasta yatışı yaparken yakın gözlem odasının doluluğunu kontrol etme yükümlülüğü olmadığını hastane yatış işlemleri prosedüründe bu yönde bir hüküm bulunmadığını, hasta yatırırken yakın gözlem odası doluluğuna bakma gibi bir bilimsel zorunlulugun olmadığını, hangi hastanın buraya alınacağı ise, servis sağlık personelince verilebilecek bir karar olduğunu, müvekkilinin bu kararın alınmasını sağlamak üzere zaten gereken uyarı notlarını düştüğünü, ancak olay günü acil nöbetçisi olan müvekkilinin karar alma yetkisi ve sorumluluğu sadece acil birimiyle sınırlı olduğunu, müvekkilinin intihar düşüncesi olan hasta için öncelikle yakın gözlem önerdiğini, yakın gözlem odasına alınamıyor ise servis uzman hekimince hastayla ilgili diğer tedbirlere de karar verilmesinni mümkün olduğunu, müvekkiline yönelik diğer davalılarca öne sürülen iddiaların gerçeği yansıtmadığını, kapalı psikiyatri servislerinde intihar riskini ortadan kaldıracak tedbirleri almanın idarenin görevi olduğunu, ası olayının hastanın kendini pencere demirine asması suretiyle gerçekleştiğini, bu anlamda pencere demirlerinin asıya olanak vermeyecek biçimde dizayn edilmesi ya da başka tedbirlere başvurulması gerekirken, bunun yapılmamış olması idari bir kusur olduğunu, eldeki rücu davasının dayanağı olan tam yargı davasında da tazminat çalışanların kusuru nedeniyle değil, idarenin yaşam hakkını korumaya dönük tedbirleri alma yükümlülüğüne atıfla verildiğini, ayrıca olaydan sonra açılan ceza davasında Manisa 2. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan keşifte, ‘pencere parmaklıklarının sökülmüş olduğu, hasta odalarını gören kameraların izlendiği bilgisayar ekranlarının değiştirildiği’ tespitinden bahsedildiğini, bu tedbirleri daha önce almayan idarenin tüm mesleki özen yükümlülüklerini yerine getiren müvekkiline tazminatı rücu etmeye çalışması hakkaniyete açıkça aykırı olduğunu, müvekkilin görev tanımı dikkate alınarak kusurunun bulunmadığını, müvekkilin mesleki sorumluluk sigortası bulunduğundan davanın ekteki ihbar dilekçesi uyarınca Anadolu Sigorta A.Ş.’ye ihbarını talep ettiklerini belirterek hukuki dayanaktan yoksun ve haksız olan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ……………………… cevap dilekçesinde özetle; Davanın idare mahkemesi nezdinde karara konu edilmesi gerekirken dava açılması ve hali hazırda ilgili davacı Bakanlık nezdinde de temyiz edilen İdare Mahkemesi kararının hali hazırda Danıştayda derdest olması gözetilerek usul yönünden de bir karar verilmesi ve bu noktada davanın reddedilmesi gerektiğini, dava dilekçesinde hastanın suicid yakın gözlem ibaresi altında hastaneye yatırıldığı kabule alınarak hemşirelik tanısına uyulmadığı, vizitenin yapılmadığı, yakın gözlem takibinin hemşire olarak yapılmadığı gerekçesine dayanılarak tarafına da rücu isteminde bulunmasının hakkaniyete ve nesafet kurallarına aykırılık taşıdığını, “Hasta Tedavi Tabelasına “Suicid riski yakın gözlem” notunun düşüldüğü”, ….”suicid riskinin belirtilerek nöbetçi hemşirelere yönelik yakın gözlem şeklinde uyarı notu düşmesinin psikiyatrik yönden uygun olduğu cihetle; ilgili hekim Dr. ………………’ın tıbbi uygulama hatası bulunmadığı…” şeklindeki belirti oluşturduğunu, söz konusu ibare olayının meydana gelişinden sonra konulmuş olan bir ibare vasfı taşıdığını, bu hususu destekler şekilde Manisa 2.Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 2017/198 Esas sayılı dosya kapsamında 4.celsede tanık olarak dinlenen ……………………… beyanında “…. Ölüm olayı olduğu öğrenildiğinde doktor ……………… geldi. Ölene ait hasta tabelasını aldı,” Tabelayı düzeltip geleceğim ” dedi .Tabelayı aldı acil servise doğru gitti. Yanımızdan ayrıldı” şeklinde beyan verdiğini, ayrıca davacı taraf dava dilekçesinde Doktor ……………… ve diğer görevli doktorlar hakkında kusur atfında bulunduğunu, 4.bölümde yazılan notun hastanın vefatından sonra yazıldığının görüldüğünü belirtiye konu ettiğini, ölüm olayının vuku bulduğu gün kan alma işlemlerinin yapıldığı ve saat itibariyle personellerin kahvaltı için hastaları odalarına girip uyandırmaya başladığı ve yoğunluğun olduğu saate tekabül ettiğini, bu kabulün adli tıp mütalaasına dahi konu edilmişken tarafı hakkında kusur izafesinde bulunulması usul ve yasaya aykırı olduğunu, servislerde de kamerayı izlemek için sabit görevli olmadığı olay tarihinde sarih husus arz ettiğini, bu noktada tarafının bu konuda olay tarihinde sabit görevli olan kişi vasfına dahi haiz olmadığını, olay günü fiili kolaylaştıracak demir parmaklıkların oda içinde oluşu gerek kamera görüntü ekranın net olmayışı gerekse de sistemde kayıtlı yakın gözlem kodu altında bir kodun bulunmayışı gerekse de hasta tabelasının ve yazan ibarenin sonradan eklenmiş bir ibare oluşu hususu değerlendirildiğinde tarafına yükletilmeye çalışılan kusur izafesinde yerindelik ve hukukilik bulunmadığını, olayda demir parmaklık hastane gözetiminde olması gereken bir hususken, sistem tanısı doktor tarafından konulması gereken bir hususken, sabit görevli belirlemesi hastane tarafından verilen bir yükümlülük değilken tarafına kusur yüklemek tamamıyla usul ve yasaya aykırı olduğunu, bir ihmalin varlığından söz edebilmek için tarafının işin yerine getirileceği süre içinde görevli olması gerektiğini, ancak servislerde kamerayı izlemek için sabit görevli olmadığı olay tarihinde sarih husus arz ettiğini, kendisinin sabit görevli olan kişi vasfına haiz olmadığını, dış dünyada meydana gelen değişikliğin (neticenin) bir kimseye yüklenebilmesi ve dolayısıyla onun sorumlu olabilmesi, söz konusu neticenin o kimsenin hareketinden meydana gelmesi gerektiğini, hareket ile netice arasında bir nedensellik bağı, bir sebep sonuç ilişkisi bulunması gerektiğini, söz konusu neticenin normatif bir bakış açısıyla kişinin kendi eseri olarak objektif açıdan ona yüklenip yüklenemeyeceği araştırılması gerektiğini, olaydaki gibi ası neticesinin gerçekleştirilmesinde birden fazla etki doğuran başkaca unsurların varidiyeti kesinlik arz etmekteyken, yani aynı anda etki doğuran ve tek başına neticeyi gerçekleştirebilecek alternatif şartların varlığı gözler önündeyken bunların hepsinin nedensel olduğu kabul edilmeden tarafına kusur yüklemenin tamamıyla usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının dilekçesi ile yer verdiği rücu raporu ile dosyanın tarafı olan Bakanlık nezdinde hazırlanan iş bu rapora dayanılarak davacının uğradığını iddia ettiği zararı tarafına rücu etmek istemesinin hukuka uygun olmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere davacının faiz talebine ilişkin iddialarının da hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları hastanesine müzekkere yazılarak ………………….. tedavi evrakları istenilmiş verilen cevabi yazıda ………………….. hakkında hastanelerine müracaat ettiği tarihlerini içeren hasta geçmişi formu ile epikriz bilgi işlem çıktılarının gönderildiği bildirilmiştir.
Manisa 2. İdare Mahkemesinin 2017/424 E 2019/784 K sayılı dosyasının incelenmesinde davacıların……….., davalının Sağlık Bakanlığı, müdahillerin ………………………, ………………, ………………………, ………………., ……………………… , ……………………… olduğu, mahkemece 16/09/2019 tarihinde; ” Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, Davacılardan ……………………… ve ………………………’ün müteveffanın desteğinden yoksun kalmaları nedeniyle eş ……………………… için (taleple bağlı kalınarak) 1.000,00 TL, çocuğu ……………………… için (taleple bağlı kalınarak) 1.000,00TL olmak üzere toplam 2.000,00 TL maddî tazminatın başvurunun yapıldığı 06/12/2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idare tarafından davacılara ödenmesine, Diğer davacılar yönünden ise destekten yoksun kalma şartları oluşmadığı sonucuna varıldığından bu davacılar yönünden maddî tazminat taleplerinin reddine, Davacılardan eş ……………………… için 40.000,00 TL, diğer davalıların her biri için ayrı ayrı 20.000,00 TL olmak üzere toplam 200,000,00 TL manevi tazminatın başvurunun yapıldığı 06/12/2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin tazminat tutarı ve faiz istemlerinin reddine karar verildiği, kararın davalı Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan yürütmeyi durdurma talepli istinaf başvurusu üzerine 15/10/2019 tarihinde İzmir Bölge İdare Mahkemesi Altıncı Dava Dairesine gönderildiği, aynı dairece “İstinaf Başvurusunun Reddine” kararı verilmiş ve anılan karara karşı temyiz isteminde bulunulması nedeniyle dosya Danıştay 10. Dairesine gönderildiği, Danıştay ilgili dairesince 2020/2270 esas sırasına kayıt edildiği ve henüz temyiz incelemesinden dönmediği anlaşılmıştır.
Manisa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/424 E 2019/784 K sayılı dosyasının uyap çıktısının incelenmesinde; ölenin …………………..,katılanların ………………………, ………………………, sanıkların ………………………, ………………………, ………………………, suçun İhmal Suretiyle Görevi Kötüye Kullanma olduğu mahkemece 18/11/2021 tarihinde sanık ……………….’in 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, CMK 231/8 maddesi uyarınca sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, Sanık ………………………’nın7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, CMK 231/8 maddesi uyarınca sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, Sanık ……………….’in 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, CMK 231/8 maddesi uyarınca sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın 19/01/2022 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Mahkemece 11/10/2022 tarihli duruşma ara kararı gereğince davacı vekiline Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun geçici 13 maddesi gereğince mesleki sorumluluk kuruluna başvurması için 2 aylık kesin süre verilmiştir.
Davacı vekili 27/12/2022 tarihli duruşmadaki beyanında; “mesleki sorumluluk kuruluna başvurumuz incelenmeksizin iade edildi, bizim öncelikle Anayasaya aykırılık talebimiz vardır, mahkemece Anayasa Mahkemesine başvurulmasını talep ediyoruz, yargılama gideri üzerimizde bırakılarak, aleyhimize vekalet ücreti hükmedilmesin” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tüm dosya kapsamı nazara alındığında; Dava, davalı doktor ve hemşirelerin sağlık mesleğinin icrası kapsamında yapmış oldukları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle idare tarafından ödenen tazminattan dolayı rücuen tazmini talebine ilişkindir.
Dava dışı …………………..’ün Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları hastanesinde tedavi görmekte iken ası girişimi sonucu vefatından dolayı yakınlarının davacı idareye karşı Manisa 2. İdare Mahkemesinin 2017/424 E 2019/784 K sayılı dosya ile tam yargı davası açtıkları, yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verildiği, bu karar doğrultusunda idarece 308.958,74 TL ödendiği, tedavi olayında kusurlu eylemleri nedeniyle ödenen bu tazminatın davalılardan tahsilini talep ve dava edilmiştir.
12/05/2022 tarih ve 31848 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7406 Sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılmasına Dair Kanunun 15. maddesi ile 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa Geçici 13. madde eklenmiş, Geçici 13. maddenin 2. fıkrası; “Kamu kurum ve kuruluşları ve Devlet üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek mensuplarının sağlık mesleğinin icrası kapsamında yapmış oldukları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle idare tarafından ödenen tazminattan dolayı açılan rücu davalarından, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla yargılaması devam edenler bakımından ek 18 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca karar verilmek üzere Mesleki Sorumluluk Kuruluna başvurması için davacıya iki aylık süre verilir. Başvuru yapılmaması hâlinde dava usulden reddedilir, bu durumda yargılama gideri taraflar üzerinde bırakılır ve davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmez şeklinde düzenlenmiştir.
Yine aynı kanunun 14. maddesi ile de 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa Ek 18. madde eklenmiş, Ek 18. maddenin 2. fıkrası; “Kamu kurum ve kuruluşları ve Devlet üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek mensuplarının sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle idare tarafından ödenen tazminattan dolayı ilgilisine rücu edilip edilmeyeceğine ve rücu miktarına, ilgilinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanıp kullanmadığı ve kusur durumu gözetilerek Mesleki Sorumluluk Kurulu tarafından bir yıl içinde karar verilir.” düzenlemesini ihtiva etmektedir.
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun geçici 13/2 fıkrası gereğince davacı idareye Mesleki Sorumluluk Kurumuna başvurması için 2 aylık süre verilmiş, davacı vekili 25/10/2022 tarihli beyanı ile Mesleki Sorumluluk Kuruluna başvurularının geri çevrildiğini, başvuru şartlarının oluşmadığından bahisle Mesleki Sorumluluk Kuruluna başvurulamadığını beyan etmiş olup, başvurulmaması halinde bu kanun hükmü gereğince davanın usulden reddine karar verileceği düzenlendiğinden davanın usulden reddine karar verilmiş ve aynı kanun maddesi gereğince yargılama giderleri taraflar üzerinde bırakılarak davacı aleyhine kanun gereği vekalet ücreti taktir edilmemiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
- Dava şartı yokluğundan DAVANIN USULDEN REDDİNE,
- Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
- Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
- Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
- Davalılar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
- 6100 sayılı HMK’nun 333 maddesi gereğince karar kesinleştiğinde artan gider avansının İADESİNE,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, diğer davalı vekillerinin yokluğunda 6100 sayılı HMK 341. ve 345. maddeleri uyarınca tebliğinden itibaren iki hafta içersinde, mahkememize verilecek bir dilekçe ile Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/12/2022